- Harita üzerinde, uygun bir yerde yön işareti ve yön belirten harf bulunur.
- Yön belirtmek için çoğunlukla kuzey sözcüğünün yalnızca baş harfi olan “K” (uluslararası kullanımlar için “N”) kullanılır.
- Yön harfinin bulunmaması durumunda, basılı haritalarda, büyük yazılar doğru okunacak şekilde ön tarafa doğru tutulduğunda, ön taraf genel olarak kuzeyi gösterir
TOPOĞRAFİK HARİTALARDA YÖN VE KOORDİNATLARI
TOPOĞRAFİK HARİTALARDAN TOPOĞRAFİK KESİT ÇIKARILMASI
Yer yüzeyinin, yani topoğrafik yüzeyin belli bir yerde düşey
bir düzlemle olan arakesitine topoğrafik kesit (kesit çizgisi); buradaki düşey düzleme de kesit
düzlemi adı verilir.
Topoğrafik
haritalardan istenilen doğrultuda topoğrafik kesit çıkarmak için şu işlemler
sırasıyla yapılır:
- Haritada kesit izi ve kesit noktaları işaretlenir,
- Bu kesit izi, üzerindeki kesit noktalarıyla birlikte bir kağıt üzerine taşınır ve kesit noktalarının rakamları yanlarına yazılır,
- Kağıt üzerinde kesit kenar çizgileri de çizilerek, bunlardan birinin üzerinde düşey ölçeğe uygun yükseklik noktaları işaretlenir,
- Her bir kesit noktasının kesit çizgisindeki yerini bulmak için, kenar çizgisinden bu noktanın yüksekliğini gösteren işaretten yatay, temel çizgideki aynı noktadan düşey çizgi çizilir. Bu çizgilerin kesiştiği nokta, kesit noktasının kesit çizgisi üzerindeki yeridir.
DÜZLEMSEL VE ÇİZGİSEL YAPI UNSURLARI
Tabaka, klivaj, fay, damar ve çatlak gibi düzlemsel yapı
unsurları ile kıvrım eksenleri, fay ve çatlak izleri, lineasyon gibi çizgisel
yapı unsurlarının doğadaki duruşları onların doğrultu, eğim yönü ve eğim
açıları ile veya sadece eğim yönü ve eğim açıları ile gösterilir.
Doğrultu
ve doğrultu yönleri
Düzlemsel bir yapı unsurunun doğrultusu, o unsurun
kendisi ile yatay düzlemle yapmış olduğu arakesittir.
Doğrultunun değeri, arakesitin o noktadaki kuzey-güney
coğrafik doğrultuyla yapmış olduğu açının derecesidir.
Genellikle kuzeyden itibaren doğuya veya batıya doğru
olan dar açı K30D (N30E) veya K30B (N30W)
şeklinde söylenir ve yazılır.
Doğrultu iki yönlüdür, aralarında 180° lik bir açı vardır
(K30B = G30D). Bu nedenle yönlerden birinin Seçilmesiyle doğrultunun duruşu
saptanmış olur.
Çizgisel bir yapı unsurunun doğrultusu bu unsurdan geçen
düşey düzlem ile yatay düzlemin arakesitidir.
JEOLOJİK HARİTA ve KESİTLER
Yerbilimleri
ile ilgili tüm çalışmalarda, jeolojik harita ve kesitlerin önemleri çok
büyüktür.
Jeolojik haritalar; Çalışma alanındaki önemli jeolojik yapıları,
yatay düzlem üzerinde (harita
planında);
Jeolojik kesitler
ise; Düşey düzlem üzerinde (enine kesit planında)
göstererek, bölge yapısını tanımamıza yardımcı olurlar.
Jeolojik
haritalar:
Yeryüzünün belli bir kesimindeki veya tümündeki jeolojik
verileri; yani genel olarak kayaç türlerini, kayaçların yaşlarını ve
yapılarını, heyelan, kumul, alüvyon, moren, krater gibi jeolojik olaylara bağlı
olarak meydana gelmiş yüzey oluşuklarını; çeşitli çizgi, desen, renk ve
simgelerle gösteren haritalara jeolojik haritalar denir.
Jeolojik haritalar belli bir derinliğe kadar yer kabuğunun
bileşimini ve yapısını da yansıtırlar.
Bu derinlik genel olarak haritalardan jeolojik kesitler
çıkarmak ve kısmen de sondajlardan ve haritalardaki verilerden yararlanılarak,
yorum yapmak yoluyla belirlenebilir.
Jeolojik haritalar doğrudan açık arazi görünümünü
yansıttıklarından dolayı jeoloji çalışmalarının da özüdür.
Jeolojik haritalarda mostra kavramı önemlidir.
Bilindiği üzere formasyon, tabaka vb. gibi çeşitli litoloji
topluluklarını ifade eden kavramlara kaya birimleri adı, kaya birimlerinin arazi
yüzeyinde görüldüğü alanlara da mostra (kayabirimlerinin yüzeylenmesi)
adı verilmektedir.
Bir mostranın genişliği, ilgili birim tabakalarının yeryüzüne
ulaştığı yerdeki genişliğidir.
Mostra kalınlığı ise ilgili birimlerin en alt ve en üst
sınırı arasındaki dikey mesafedir.
JEOLOJİK KESİTLER
Bir bölgenin jeolojik durumu tam olarak yalnızca jeolojik
haritalar ile açıklanamaz. Jeolojik unsurlar haritalarda ancak iki boyutlu
olarak gösterilebilir.
Litolojik ve yapısal unsurların derine doğru değişimleri
ancak jeolojik kesitler ve blok diyagramlar ile mümkün olmaktadır.
Kesit düzleminin duruşuna göre jeolojik kesitler
a-
Düşey jeolojik kesitler
b- Eğik
jeolojik kesitler
c-
Yatay jeolojik kesitler olarak
sınıflandırılabilir.
Jeolojik çalışmalarda yaygın olarak düşey jeolojik kesitler
kullanılmaktadır. Diğer ikisi ise ancak özel durumlarda kullanılır.
Jeolojik kesit çıkartılırken bazı noktalara dikkat etmek
gerekir. Şöyle ki:
Jeolojik kesitlerin doğrultusu ve sayısı jeolojik yapıyı en
iyi ve tam yansıtacak şekilde seçilmelidir.
Bir jeolojik kesitte kesit doğrultusu, kesitin geçtiği
yerdeki dağ, dere tepe, yerleşim merkezlerinin isimleri, yatay ve düşey ölçek
belirtilmelidir.
Kesitteki litolojik birimler boyama, desenleme veya numara
ve simgelerle gösterilebilir.
V KURALI
Jeolojik harita alımında temel amaç, kayabirimleri
arasındaki sınırları çizmek ve o bölgenin jeolojik görünümünü belli ölçeklerde
küçülterek harita planlarına aktarmaktır.
Ancak bu işlem yapılırken, sınır çizgileri ile topografya
arasındaki bazı ilişkilere dikkat etmek gereklidir.
Çünkü, jeolojik haritadaki sınır çizgileri ile, arazi
topografyası arasında yakın bazı önemli ilişkiler bulunur.
Düzlemsel jeolojik yapıların (örneğin tabaka, fay vb), özellikle
dere veya vadilerde görünümleri çoğu kez V harfine benzeyen şekiller meydana
getirir.
Bu yapılar dere ve vadi yataklarında ortaya çıkar.
Bu durum, düzlemsel yapıların eğimleri ile vadi
eğimleri arasındaki ilişkilerden kaynaklanır.
Tüm jeolojik harita çizimlerinde tabaka, fay vb. gibi
düzlemsel yapıların konumları ile arazi topografyası arasında gelişen değişmez
bu ilişkilere V - Kuralı adı verilmektedir.
Bu ilişkilerin iyi bilinmesi, sağlıklı ve en doğru jeolojik
harita yapımında son derece önemli olmaktadır.
Tabaka sınırlarının vadilerde yaptıkları
şekillere dikkatlice bakılacak olursa, bunların;
- YATAY TABAKA sınırlarının vadilerde eş yükselti eğrilerinle tamamen paralel olarak geçtikleri,
- DÜŞEY TABAKA sınırlarının vadilerde dümdüz ve doğru hatlar şeklinde geçtikleri,
- EĞİMLİ TABAKA sınırlarının ise vadilerde V—şekilli enteresan modeller oluşturduğu görülecektir.
EŞ YÜKSEKLİK DOĞRULARI
Doğrultu çizgileri
Jeolojik haritalarda en önemli yapı kontur doğrultu
çizgileridir.
Harita üzerine çizilen kaya birimleri ile ilgili birçok
stratigrafik ve yapısal özellik ancak doğrultu çizgileri yardımıyla
belirlenebilmektedir.
Doğrultu çizgileri, tabaka düzlemi üzerinde doğrultu
istikametine paralel ve yatay olarak çizilmiş çizgilerdir.
Gerek tabaka düzleminin doğrultusu ve doğrultu
çizgilerinin değeri, bunların coğrafi kuzey ile yaptığı dar açıyla belirlenir.
Ancak her ikisi arasındaki en temel fark, doğrultu
çizgileri, bulunduğu hat boyunca tabaka düzleminin deniz seviyesine göre hangi
yükseklikte olduğunu gösterir.
Her bir doğrultu çizgisi deniz seviyesine göre belirli
bir yüksekliği temsil eder.
Bu yükseklik değeri de çoğu kez doğrultu çizgileri
üzerinde yazılı olarak gösterilir.
Jeolojik haritalarda doğrultu çizgileri arasındaki
mesafe, keyfi ancak her yerde sabit alınır.
TABAKALI YAPILARLA İLGİLİ BAZI TEMEL GEOMETRİK BİLGİLER
Tabakalaşma tortul kayaçlarda (epiklastik ve piroklastik)
görülen önemli bir birincil yapı türüdür.
Tabakalı yapının oluşmasının bir nedeni birikme havzasında
çökelen malzeme türünün ara ara değişmesidir.
- Örneğin bir denizel havzada kum çökelirken, denize kum taşınmasında bir duraksamanın olması ve daha sonra bunun üzerine kireç çökelmeye başlaması sonucu, üst üste kumtaşı ve kireçtaşı tabakaları meydana gelecektir.
Tabakaların arasındaki düzlemlere tabaka yüzeyi denilmektedir.
Örneğimizde kumtaşı ile kireçtaşı arasındaki tabaka yüzeyi
kumtaşının üst yüzeyi, kireçtaşının alt yüzeyi olacaktır.
Tabakalaşmada bir başka etken de çökelmede bir süre
duraklama olması; bu duraklama süresi içinde, son defa çökelmiş tortul
malzemenin de kısmen sıkılaşıp sertleşmesidir.
Böyle bir seviyenin üzerine yeniden aynı tür tortul malzeme
çökelse bile, iki çökelti arasında bir tabaka yüzeyi oluşacaktır.
Tabakalaşmada her iki etkenin de, yani hem havzaya gelen
tortul malzemenin türünde değişiklik olması, hem de çökelmede duraklama
oluşması, birlikte etki yapmış olabilir.
Tabakaların kalınlığı birkaç cm.den birkaç m.ye kadar
değişmekle birlikte, çoğunlukla 20 - 40 cm. arasında değişmektedir.
PLAKA TEKTONİĞİ
KATASTROFİZM ve UNİFORMİTARİYANİZM
Katastrofizm, uniformitariyanizm’e karşı olarak, yeryüzünün sel ve deprem gibi ani ve yıkıcı olaylar ile şekillendiğini kabul eden jeolojik doktrin (ilke, öğreti, kuram) dır.
Uniformitariyanizm, katastrofizm kuramına tamamen ters olarak, yeryüzünün yavaş olaylar ile şekillendiğini kabul eden bir doktrindir. Bu doktrinin sloganı ‘günümüz geçmişe anahtardır’ (the present is the key to the past).
YERİN İÇ YAPISI
PLAKA TEKTONİĞİ KURAMINDAN ÖNCEKİ BAŞLICA TEKTONİK HİPOTEZLER
KONTRAKSİYON (CONTRACTION,
BÜZÜLME-BURUŞMA) TEORİSİ:
Kontraksiyon
teorisinde, ilk zamanlarda
ergimiş-sıcak
bir küre durumunda olan yeryuvarının zaman içinde sürekli olarak soğumakta,
büzülmekte ve buruşmaktadır. Bu
kapsamda, öncelikle yeryuvarının dış kısmının yani kabuğunun soğuyarak
katılaştığı ve devam eden jeolojik süreçler boyunca da soğumaya ve büzülmeye
devam ettiğini benimser. Zaman içinde soğuk ve katı olan kabuk kısmı soğuyup
büzülmeye devam eden iç kısma bol gelmeye başlamış ve ona uyum sağlayabilmek
için buruşup-kırışmak, çökmek, kırılmak zorunda kalmıştır.
Yeryuvarının başlangıçta sıcak
olup, zamanla soğuyarak büzüldüğü, hacminin küçüldüğü görüşü ve zamanla dış
kısmında katı bir kabuğun oluştuğu 17 inci yüzyılda Descartes (1644) ve Newton
(1681) tarafından kabul görmüş olup, ilk kez James Hall
(1812) tarafından 19 uncu yüzyılda jeolojiye uyarlanmıştır. Görüş aynı
yüzyılda, Dana (1813), Suess
(1885) ve Heim
(1878) tarafından desteklenmiştir.
Teori, 20 inci yüzyılın başlarında Kober (1921) ve Bucher
(1933) gibi jeologlar tarafından
geliştirilmiştir.
PLAKA TEKTONİĞİ
Okyanus
tabanının hareket edebildiği hipotezi ilk olarak 1960 lı
yılların başında ileri sürüldü. Buna
1967 deki plaka tektoniği teorisi eşlik etti.
Ancak
kıtaların hareket ettiği ile ilgili ilk teori Alman meteorolog Alfred Wegener tarafından
1912 de ileri sürülmüştür. Fikir olarak
ortaya atıldığında geniş bir destek bulmadı. Çünkü o dönemlerde bu hareketin
mekanizmasını açıklayabilecek herhangi bir mekanizma ortaya koyulmamıştı.
Wegener
teoriyi ileri sürerken bazı verilerden yararlanmıştır;
- Kıtaların uygunluğu
- Fosillerin dağılımı
- Çeşitli lokasyonlarda benzer kayaç istiflerinin varlığı
- Eski iklimler
Wegener bu verilerden bir başka deyişle bu benzerliklerden faydalanarak bütün kıtaların daha önce tek bir kıta (Pangea) halinde olduğunu savundu.
Okyanusal Kabuk, Ofiyolitler ve MORB Jeokimyası
Kıtasal
Kabuğun Riftleşmesi
ve Yeni
Bir Okyanus Havzasının Oluşumu
Kapanma safhası
A-) Yiten
Okyanusal
Plaka, kıtasal plakanın kenarı üzerindeki sedimentleri
deforme eder
B-) Çarpışma
– İki
kıtasal kabuğun biraraya
gelmesi
C-) Çarpışma
sonrası: İki kıtasal plaka tamamen biraraya
gelir, ve aradaki okyanus kaybolur, dağ kuşakları oluşur
TOPOĞRAFİK HARİTALARIN OKUNMASI
Topoğrafik haritaların okunması genel anlamda harita
üzerindeki renk, desen, çizgi, işaret ve simgelerin anlamlarının bilinmesi;
bunların yardımıyla arazinin üç boyutlu modelinin göz önünde
canlandırılabilmesi demektir.
Dar anlamda ise, aşağıdaki alt bölümlerde anlatılan
işlemlerin bilinmesi topoğrafik haritaların okunması konusun dahil olmaktadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)