TOPOĞRAFİK HARİTALARDA YÖN VE KOORDİNATLARI


  1. Harita üzerinde, uygun bir yerde yön işareti ve yön belirten harf bulunur.
  2. Yön belirtmek için çoğunlukla kuzey sözcüğünün yalnızca baş harfi olan “K” (uluslararası kullanımlar için “N”) kullanılır.
  3. Yön harfinin bulunmaması durumunda, basılı haritalarda, büyük yazılar doğru okunacak şekilde ön tarafa doğru tutulduğunda, ön taraf genel olarak kuzeyi gösterir



TOPOĞRAFİK HARİTALARDAN TOPOĞRAFİK KESİT ÇIKARILMASI


Yer yüzeyinin, yani topoğrafik yüzeyin belli bir yerde düşey bir düzlemle olan arakesitine topoğrafik kesit (kesit çizgisi); buradaki düşey düzleme de kesit düzlemi adı verilir.

                Topoğrafik haritalardan istenilen doğrultuda topoğrafik kesit çıkarmak için şu işlemler sırasıyla yapılır:

  • Haritada kesit izi ve kesit noktaları işaretlenir,
  • Bu kesit izi, üzerindeki kesit noktalarıyla birlikte bir kağıt üzerine taşınır ve kesit noktalarının rakamları yanlarına yazılır,
  • Kağıt üzerinde kesit kenar çizgileri de çizilerek, bunlardan birinin üzerinde düşey ölçeğe uygun yükseklik noktaları işaretlenir,
  • Her bir kesit noktasının kesit çizgisindeki yerini bulmak için, kenar çizgisinden bu noktanın yüksekliğini gösteren işaretten yatay, temel çizgideki aynı noktadan düşey çizgi çizilir. Bu çizgilerin kesiştiği nokta, kesit noktasının kesit çizgisi üzerindeki yeridir.

DÜZLEMSEL VE ÇİZGİSEL YAPI UNSURLARI


Tabaka, klivaj, fay, damar ve çatlak gibi düzlemsel yapı unsurları ile kıvrım eksenleri, fay ve çatlak izleri, lineasyon gibi çizgisel yapı unsurlarının doğadaki duruşları onların doğrultu, eğim yönü ve eğim açıları ile veya sadece eğim yönü ve eğim açıları ile gösterilir.



Doğrultu ve doğrultu yönleri

Düzlemsel bir yapı unsurunun doğrultusu, o unsurun kendisi ile yatay düzlemle yapmış olduğu arakesittir.

Doğrultunun değeri, arakesitin o noktadaki kuzey-güney coğrafik doğrultuyla yapmış olduğu açının derecesidir.

Genellikle kuzeyden itibaren doğuya veya batıya doğru olan dar açı K30D (N30E) veya K30B (N30W)  şeklinde söylenir ve yazılır.

Doğrultu iki yönlüdür, aralarında 180° lik bir açı vardır (K30B = G30D). Bu nedenle yönlerden birinin Seçilmesiyle doğrultunun duruşu saptanmış olur.

Çizgisel bir yapı unsurunun doğrultusu bu unsurdan geçen düşey düzlem ile yatay düzlemin arakesitidir.

JEOLOJİK HARİTA ve KESİTLER


 Yerbilimleri ile ilgili tüm çalışmalarda, jeolojik harita ve kesitlerin önemleri çok büyüktür.
Jeolojik haritalar;  Çalışma alanındaki önemli jeolojik yapıları, yatay düzlem üzerinde (harita planında); 


Jeolojik kesitler ise;  Düşey düzlem üzerinde (enine kesit planında) göstererek, bölge yapısını tanımamıza yardımcı olurlar. 

Jeolojik haritalar:

Yeryüzünün belli bir kesimindeki veya tümündeki jeolojik verileri; yani genel olarak kayaç türlerini, kayaçların yaşlarını ve yapılarını, heyelan, kumul, alüvyon, moren, krater gibi jeolojik olaylara bağlı olarak meydana gelmiş yüzey oluşuklarını; çeşitli çizgi, desen, renk ve simgelerle gösteren haritalara jeolojik haritalar denir.

Jeolojik haritalar belli bir derinliğe kadar yer kabuğunun bileşimini ve yapısını da yansıtırlar.

Bu derinlik genel olarak haritalardan jeolojik kesitler çıkarmak ve kısmen de sondajlardan ve haritalardaki verilerden yararlanılarak, yorum yapmak yoluyla belirlenebilir.
Jeolojik haritalar doğrudan açık arazi görünümünü yansıttıklarından dolayı jeoloji çalışmalarının da özüdür.

Jeolojik haritalarda mostra kavramı önemlidir.

Bilindiği üzere formasyon, tabaka vb. gibi çeşitli litoloji topluluklarını ifade eden kavramlara kaya birimleri adı, kaya birimlerinin arazi yüzeyinde görüldüğü alanlara da mostra (kayabirimlerinin yüzeylenmesi) adı verilmektedir.

Bir mostranın genişliği, ilgili birim tabakalarının yeryüzüne ulaştığı yerdeki genişliğidir.
Mostra kalınlığı ise ilgili birimlerin en alt ve en üst sınırı arasındaki dikey mesafedir.

JEOLOJİK KESİTLER




Bir bölgenin jeolojik durumu tam olarak yalnızca jeolojik haritalar ile açıklanamaz. Jeolojik unsurlar haritalarda ancak iki boyutlu olarak gösterilebilir.

Litolojik ve yapısal unsurların derine doğru değişimleri ancak jeolojik kesitler ve blok diyagramlar ile mümkün olmaktadır.

Kesit düzleminin duruşuna göre jeolojik kesitler



                  a- Düşey jeolojik kesitler
                b- Eğik jeolojik kesitler
                c- Yatay jeolojik kesitler olarak sınıflandırılabilir.



Jeolojik çalışmalarda yaygın olarak düşey jeolojik kesitler kullanılmaktadır. Diğer ikisi ise ancak özel durumlarda kullanılır.

Jeolojik kesit çıkartılırken bazı noktalara dikkat etmek gerekir. Şöyle ki:

Jeolojik kesitlerin doğrultusu ve sayısı jeolojik yapıyı en iyi ve tam yansıtacak şekilde seçilmelidir.

Bir jeolojik kesitte kesit doğrultusu, kesitin geçtiği yerdeki dağ, dere tepe, yerleşim merkezlerinin isimleri, yatay ve düşey ölçek belirtilmelidir.

Kesitteki litolojik birimler boyama, desenleme veya numara ve simgelerle gösterilebilir.

V KURALI


Jeolojik harita alımında temel amaç, kayabirimleri arasındaki sınırları çizmek ve o bölgenin jeolojik görünümünü belli ölçeklerde küçülterek harita planlarına aktarmaktır.

Ancak bu işlem yapılırken, sınır çizgileri ile topografya arasındaki bazı ilişkilere dikkat etmek gereklidir.

Çünkü, jeolojik haritadaki sınır çizgileri ile, arazi topografyası arasında yakın bazı önemli ilişkiler bulunur.

Düzlemsel jeolojik yapıların (örneğin tabaka, fay vb), özellikle dere veya vadilerde görünümleri çoğu kez V harfine benzeyen şekiller meydana getirir.


Bu yapılar dere ve vadi yataklarında ortaya çıkar.

Bu durum, düzlemsel yapıların eğimleri ile vadi eğimleri arasındaki ilişkilerden kaynaklanır.
Tüm jeolojik harita çizimlerinde tabaka, fay vb. gibi düzlemsel yapıların konumları ile arazi topografyası arasında gelişen değişmez bu ilişkilere V - Kuralı adı verilmektedir.

Bu ilişkilerin iyi bilinmesi, sağlıklı ve en doğru jeolojik harita yapımında son derece önemli olmaktadır.


Tabaka sınırlarının vadilerde yaptıkları şekillere dikkatlice bakılacak olursa, bunların;

  • YATAY TABAKA sınırlarının vadilerde eş yükselti eğrilerinle tamamen paralel olarak geçtikleri,
  • DÜŞEY TABAKA sınırlarının vadilerde dümdüz ve doğru hatlar şeklinde geçtikleri,
  • EĞİMLİ TABAKA sınırlarının ise vadilerde V—şekilli enteresan modeller oluşturduğu görülecektir.

EŞ YÜKSEKLİK DOĞRULARI


Doğrultu çizgileri



Jeolojik haritalarda en önemli yapı kontur doğrultu çizgileridir.

Harita üzerine çizilen kaya birimleri ile ilgili birçok stratigrafik ve yapısal özellik ancak doğrultu çizgileri yardımıyla belirlenebilmektedir.

Doğrultu çizgileri, tabaka düzlemi üzerinde doğrultu istikametine paralel ve yatay olarak çizilmiş çizgilerdir.

Gerek tabaka düzleminin doğrultusu ve doğrultu çizgilerinin değeri, bunların coğrafi kuzey ile yaptığı dar açıyla belirlenir.

Ancak her ikisi arasındaki en temel fark, doğrultu çizgileri, bulunduğu hat boyunca tabaka düzleminin deniz seviyesine göre hangi yükseklikte olduğunu gösterir.


Her bir doğrultu çizgisi deniz seviyesine göre belirli bir yüksekliği temsil eder.

Bu yükseklik değeri de çoğu kez doğrultu çizgileri üzerinde yazılı olarak gösterilir.

Jeolojik haritalarda doğrultu çizgileri arasındaki mesafe, keyfi ancak her yerde sabit alınır. 

TABAKALI YAPILARLA İLGİLİ BAZI TEMEL GEOMETRİK BİLGİLER


Tabakalaşma tortul kayaçlarda (epiklastik ve piroklastik) görülen önemli bir birincil yapı türüdür.

Tabakalı yapının oluşmasının bir nedeni birikme havzasında çökelen malzeme türünün ara ara değişmesidir.



  • Örneğin bir denizel havzada kum çökelirken, denize kum taşınmasında bir duraksamanın olması ve daha sonra bunun üzerine kireç çökelmeye başlaması sonucu, üst üste kumtaşı ve kireçtaşı tabakaları meydana gelecektir.

Tabakaların arasındaki düzlemlere tabaka yüzeyi denilmektedir. 

Örneğimizde kumtaşı ile kireçtaşı arasındaki tabaka yüzeyi kumtaşının üst yüzeyi, kireçtaşının alt yüzeyi olacaktır.

Tabakalaşmada bir başka etken de çökelmede bir süre duraklama olması; bu duraklama süresi içinde, son defa çökelmiş tortul malzemenin de kısmen sıkılaşıp sertleşmesidir.

Böyle bir seviyenin üzerine yeniden aynı tür tortul malzeme çökelse bile, iki çökelti arasında bir tabaka yüzeyi oluşacaktır.

Tabakalaşmada her iki etkenin de, yani hem havzaya gelen tortul malzemenin türünde değişiklik olması, hem de çökelmede duraklama oluşması, birlikte  etki yapmış olabilir.

Tabakaların kalınlığı birkaç cm.den birkaç m.ye kadar değişmekle birlikte, çoğunlukla 20 - 40 cm. arasında değişmektedir.

PLAKA TEKTONİĞİ


KATASTROFİZM ve UNİFORMİTARİYANİZM


Katastrofizm, uniformitariyanizm’e karşı olarak, yeryüzünün sel ve deprem gibi ani ve yıkıcı olaylar ile şekillendiğini kabul eden jeolojik doktrin (ilke, öğreti, kuram) dır.
Uniformitariyanizm, katastrofizm kuramına tamamen ters olarak, yeryüzünün yavaş olaylar ile şekillendiğini kabul eden bir doktrindir. Bu doktrinin sloganı ‘günümüz geçmişe anahtardır’ (the present is the key to the past).

Uniformitariyanizm, modern jeolojinin temelini oluşturan güçlü bir ilkedir, ancak katastrofizmi yanlış bir ilke olarak niteleyip tamamen terketmemize sebeb değildir. Bir çok jeolojik prosesin ani olaylarla da gerçekleşebileceği günümüzde bilinmektedir.

YERİN İÇ YAPISI



PLAKA TEKTONİĞİ KURAMINDAN ÖNCEKİ BAŞLICA TEKTONİK HİPOTEZLER


KONTRAKSİYON (CONTRACTION, BÜZÜLME-BURUŞMA) TEORİSİ:

Kontraksiyon teorisinde, ilk zamanlarda ergimiş-sıcak bir küre durumunda olan yeryuvarının zaman içinde sürekli olarak soğumakta, büzülmekte ve buruşmaktadır.  Bu kapsamda, öncelikle yeryuvarının dış kısmının yani kabuğunun soğuyarak katılaştığı ve devam eden jeolojik süreçler boyunca da soğumaya ve büzülmeye devam ettiğini benimser. Zaman içinde soğuk ve katı olan kabuk kısmı soğuyup büzülmeye devam eden iç kısma bol gelmeye başlamış ve ona uyum sağlayabilmek için buruşup-kırışmak, çökmek, kırılmak zorunda kalmıştır.


Yeryuvarının başlangıçta sıcak olup, zamanla soğuyarak büzüldüğü, hacminin küçüldüğü görüşü ve zamanla dış kısmında katı bir kabuğun oluştuğu 17 inci yüzyılda Descartes (1644) ve Newton (1681) tarafından kabul görmüş olup, ilk kez James Hall (1812) tarafından 19 uncu yüzyılda jeolojiye uyarlanmıştır. Görüş aynı yüzyılda, Dana (1813), Suess (1885) ve Heim (1878) tarafından desteklenmiştir.  Teori, 20 inci yüzyılın başlarında Kober (1921) ve Bucher (1933) gibi jeologlar tarafından  geliştirilmiştir. 


PLAKA TEKTONİĞİ


Okyanus tabanının hareket edebildiği hipotezi ilk olarak 1960 lı yılların başında ileri sürüldü.  Buna 1967 deki plaka tektoniği teorisi eşlik etti.

Ancak kıtaların hareket ettiği ile ilgili ilk teori Alman meteorolog Alfred Wegener tarafından 1912 de ileri sürülmüştür.  Fikir olarak ortaya atıldığında geniş bir destek bulmadı. Çünkü o dönemlerde bu hareketin mekanizmasını açıklayabilecek herhangi bir mekanizma ortaya koyulmamıştı.

Wegener teoriyi ileri sürerken bazı verilerden yararlanmıştır;



  • Kıtaların uygunluğu
  • Fosillerin dağılımı
  • Çeşitli lokasyonlarda benzer kayaç istiflerinin varlığı
  • Eski iklimler
Wegener  bu verilerden bir başka deyişle bu benzerliklerden faydalanarak  bütün kıtaların daha önce tek bir kıta (Pangea) halinde olduğunu savundu. 


Okyanusal Kabuk, Ofiyolitler ve MORB Jeokimyası


Kıtasal Kabuğun Riftleşmesi ve Yeni Bir Okyanus Havzasının Oluşumu



Kapanma safhası


A-) Yiten Okyanusal Plaka, kıtasal plakanın kenarı üzerindeki sedimentleri deforme eder
B-) Çarpışma – İki kıtasal kabuğun biraraya gelmesi
C-) Çarpışma sonrası:  İki kıtasal plaka tamamen biraraya gelir, ve aradaki okyanus kaybolur, dağ kuşakları oluşur

TOPOĞRAFİK HARİTALARIN OKUNMASI


Topoğrafik haritaların okunması genel anlamda harita üzerindeki renk, desen, çizgi, işaret ve simgelerin anlamlarının bilinmesi; bunların yardımıyla arazinin üç boyutlu modelinin göz önünde canlandırılabilmesi demektir.

Dar anlamda ise, aşağıdaki alt bölümlerde anlatılan işlemlerin bilinmesi topoğrafik haritaların okunması konusun dahil olmaktadır.


Harita üzerinde herhangi iki nokta arasındaki yatay uzaklığın ve yükseklik farkının bulunması

Bir harita üzerinde herhangi iki nokta (K ve P) arasındaki yatay uzaklık (L); iki nokta arasındaki harita uzaklığının, harita ölçeğinin tersiyle çarpımı sonucu bulunur.

L=I*(1/S)  formülünden çıkartılır.
Bu örnekte I=6 cm, S= 1/200000 alınırsa, gerçek uzaklık bu formüle göre 12 km. bulunur.