EŞ YÜKSEKLİK DOĞRULARI


Doğrultu çizgileri



Jeolojik haritalarda en önemli yapı kontur doğrultu çizgileridir.

Harita üzerine çizilen kaya birimleri ile ilgili birçok stratigrafik ve yapısal özellik ancak doğrultu çizgileri yardımıyla belirlenebilmektedir.

Doğrultu çizgileri, tabaka düzlemi üzerinde doğrultu istikametine paralel ve yatay olarak çizilmiş çizgilerdir.

Gerek tabaka düzleminin doğrultusu ve doğrultu çizgilerinin değeri, bunların coğrafi kuzey ile yaptığı dar açıyla belirlenir.

Ancak her ikisi arasındaki en temel fark, doğrultu çizgileri, bulunduğu hat boyunca tabaka düzleminin deniz seviyesine göre hangi yükseklikte olduğunu gösterir.


Her bir doğrultu çizgisi deniz seviyesine göre belirli bir yüksekliği temsil eder.

Bu yükseklik değeri de çoğu kez doğrultu çizgileri üzerinde yazılı olarak gösterilir.

Jeolojik haritalarda doğrultu çizgileri arasındaki mesafe, keyfi ancak her yerde sabit alınır. 

TABAKALI YAPILARLA İLGİLİ BAZI TEMEL GEOMETRİK BİLGİLER


Tabakalaşma tortul kayaçlarda (epiklastik ve piroklastik) görülen önemli bir birincil yapı türüdür.

Tabakalı yapının oluşmasının bir nedeni birikme havzasında çökelen malzeme türünün ara ara değişmesidir.



  • Örneğin bir denizel havzada kum çökelirken, denize kum taşınmasında bir duraksamanın olması ve daha sonra bunun üzerine kireç çökelmeye başlaması sonucu, üst üste kumtaşı ve kireçtaşı tabakaları meydana gelecektir.

Tabakaların arasındaki düzlemlere tabaka yüzeyi denilmektedir. 

Örneğimizde kumtaşı ile kireçtaşı arasındaki tabaka yüzeyi kumtaşının üst yüzeyi, kireçtaşının alt yüzeyi olacaktır.

Tabakalaşmada bir başka etken de çökelmede bir süre duraklama olması; bu duraklama süresi içinde, son defa çökelmiş tortul malzemenin de kısmen sıkılaşıp sertleşmesidir.

Böyle bir seviyenin üzerine yeniden aynı tür tortul malzeme çökelse bile, iki çökelti arasında bir tabaka yüzeyi oluşacaktır.

Tabakalaşmada her iki etkenin de, yani hem havzaya gelen tortul malzemenin türünde değişiklik olması, hem de çökelmede duraklama oluşması, birlikte  etki yapmış olabilir.

Tabakaların kalınlığı birkaç cm.den birkaç m.ye kadar değişmekle birlikte, çoğunlukla 20 - 40 cm. arasında değişmektedir.

PLAKA TEKTONİĞİ


KATASTROFİZM ve UNİFORMİTARİYANİZM


Katastrofizm, uniformitariyanizm’e karşı olarak, yeryüzünün sel ve deprem gibi ani ve yıkıcı olaylar ile şekillendiğini kabul eden jeolojik doktrin (ilke, öğreti, kuram) dır.
Uniformitariyanizm, katastrofizm kuramına tamamen ters olarak, yeryüzünün yavaş olaylar ile şekillendiğini kabul eden bir doktrindir. Bu doktrinin sloganı ‘günümüz geçmişe anahtardır’ (the present is the key to the past).

Uniformitariyanizm, modern jeolojinin temelini oluşturan güçlü bir ilkedir, ancak katastrofizmi yanlış bir ilke olarak niteleyip tamamen terketmemize sebeb değildir. Bir çok jeolojik prosesin ani olaylarla da gerçekleşebileceği günümüzde bilinmektedir.

YERİN İÇ YAPISI



PLAKA TEKTONİĞİ KURAMINDAN ÖNCEKİ BAŞLICA TEKTONİK HİPOTEZLER


KONTRAKSİYON (CONTRACTION, BÜZÜLME-BURUŞMA) TEORİSİ:

Kontraksiyon teorisinde, ilk zamanlarda ergimiş-sıcak bir küre durumunda olan yeryuvarının zaman içinde sürekli olarak soğumakta, büzülmekte ve buruşmaktadır.  Bu kapsamda, öncelikle yeryuvarının dış kısmının yani kabuğunun soğuyarak katılaştığı ve devam eden jeolojik süreçler boyunca da soğumaya ve büzülmeye devam ettiğini benimser. Zaman içinde soğuk ve katı olan kabuk kısmı soğuyup büzülmeye devam eden iç kısma bol gelmeye başlamış ve ona uyum sağlayabilmek için buruşup-kırışmak, çökmek, kırılmak zorunda kalmıştır.


Yeryuvarının başlangıçta sıcak olup, zamanla soğuyarak büzüldüğü, hacminin küçüldüğü görüşü ve zamanla dış kısmında katı bir kabuğun oluştuğu 17 inci yüzyılda Descartes (1644) ve Newton (1681) tarafından kabul görmüş olup, ilk kez James Hall (1812) tarafından 19 uncu yüzyılda jeolojiye uyarlanmıştır. Görüş aynı yüzyılda, Dana (1813), Suess (1885) ve Heim (1878) tarafından desteklenmiştir.  Teori, 20 inci yüzyılın başlarında Kober (1921) ve Bucher (1933) gibi jeologlar tarafından  geliştirilmiştir. 


PLAKA TEKTONİĞİ


Okyanus tabanının hareket edebildiği hipotezi ilk olarak 1960 lı yılların başında ileri sürüldü.  Buna 1967 deki plaka tektoniği teorisi eşlik etti.

Ancak kıtaların hareket ettiği ile ilgili ilk teori Alman meteorolog Alfred Wegener tarafından 1912 de ileri sürülmüştür.  Fikir olarak ortaya atıldığında geniş bir destek bulmadı. Çünkü o dönemlerde bu hareketin mekanizmasını açıklayabilecek herhangi bir mekanizma ortaya koyulmamıştı.

Wegener teoriyi ileri sürerken bazı verilerden yararlanmıştır;



  • Kıtaların uygunluğu
  • Fosillerin dağılımı
  • Çeşitli lokasyonlarda benzer kayaç istiflerinin varlığı
  • Eski iklimler
Wegener  bu verilerden bir başka deyişle bu benzerliklerden faydalanarak  bütün kıtaların daha önce tek bir kıta (Pangea) halinde olduğunu savundu. 


Okyanusal Kabuk, Ofiyolitler ve MORB Jeokimyası


Kıtasal Kabuğun Riftleşmesi ve Yeni Bir Okyanus Havzasının Oluşumu



Kapanma safhası


A-) Yiten Okyanusal Plaka, kıtasal plakanın kenarı üzerindeki sedimentleri deforme eder
B-) Çarpışma – İki kıtasal kabuğun biraraya gelmesi
C-) Çarpışma sonrası:  İki kıtasal plaka tamamen biraraya gelir, ve aradaki okyanus kaybolur, dağ kuşakları oluşur

TOPOĞRAFİK HARİTALARIN OKUNMASI


Topoğrafik haritaların okunması genel anlamda harita üzerindeki renk, desen, çizgi, işaret ve simgelerin anlamlarının bilinmesi; bunların yardımıyla arazinin üç boyutlu modelinin göz önünde canlandırılabilmesi demektir.

Dar anlamda ise, aşağıdaki alt bölümlerde anlatılan işlemlerin bilinmesi topoğrafik haritaların okunması konusun dahil olmaktadır.


Harita üzerinde herhangi iki nokta arasındaki yatay uzaklığın ve yükseklik farkının bulunması

Bir harita üzerinde herhangi iki nokta (K ve P) arasındaki yatay uzaklık (L); iki nokta arasındaki harita uzaklığının, harita ölçeğinin tersiyle çarpımı sonucu bulunur.

L=I*(1/S)  formülünden çıkartılır.
Bu örnekte I=6 cm, S= 1/200000 alınırsa, gerçek uzaklık bu formüle göre 12 km. bulunur.

YAYILMA MERKEZLERİNDE METAMORFİZMA

Coleman (1977), ofiyolit topluluklarının  metamorfizmasını iki başlık altında toplamıştır.
  1. İç Metamorfizma: Ofiyolit mineral topluluğu değişikliğe uğratan termal metamorfizma ve serpantinleşme gibi olaylar
  2. Dış Metamorfizma: Bu tür metamorfizma ofiyolitin kıta kabuğu üzerine yerleştiği tektonik olaylarla ya da ofiyolit yerleşme döneminden sonra da olan orojenik olaylar sonucunda gelişen metamorfizmadır.

Okyanus tabanı metamorfizması okyanus ortası sırtlarda mantodan kaynaklanan yüksek ısı akısına bağlı yüksek sıcaklığa, ayrıca okyanus suyu gerekse magmatik faaliyetlerden kaynaklanan akışkanların bu bölgedeki kayaçlardaki dolaşımına bağlı olarak gelişir. Bu başkalaşım sonucunda genellikle spilitler, yeşiltaşlar ve amfibolitler oluşur.

İÇ METAMORFİZMA

A) Rodenjit:


Metamorfizma sonucunda mafik kayaçların değişimi ile gelişen ve hidrogranat, idokraz, diyopsit, prehnit, vollastonit, klorit, sfen, tremolit ve aktinolitten birkaçını içeren kayaca rodenjit adı verilir. Bu kayaçlar genellikle serpantinit dokanağındaki bir metasomatik reaksiyon ile gelişirler. Ortaya çıkan bileşimlerine göre rodenjitler silikat açısından doyumsuz, kalsiyum ve magnezyumca zenginleşmiştir. Hidrogranat rodenjitler için karakteritik bir mineraldir. Kalsik playiklasların parçalanması sonucunda oluşmuştur.

B) Hidrotermal Metamorfizma:

Ofiyolit istifindeki kayalar birincil mineralojisinden farklı bir mineraloji sergilerler. Bu değişimin sebebi olarak hidrotermal metamorfizma düşünülmektedir. Bu değişim bir ofiyolitik dizide üstten alta doğru artar.

Üstte zeolit fasiyesinden başlayıp, alta doğru yeşilşist fasiyesine ve hatta amfibolit fasiyesinin üst kesimine kadar uzanabilen bir değişim görülebilir. Pillow bazalt, lavda dayk kompleksi ve gabroların üst kesiminde meydana gelen bu metamorfizma hidrotermal metamorfizmadır. Bu kesimde kayalar mineralojik olarak değişimler göstermelerine rağmen birincil mafik dokularını korurlar. Sığ derinlikte bu mineral değişimin sona ermesi, katmanlaşmaya az çok uyumlu olarak sona ermesi metamorfizmaya neden olan sistemin sıcak su dolaşımı ile kontrol edildiği sonucunu doğurmaktadır.