TIBBİ JEOLOJİ

Esas bileşenleri elementler, mineraller, kayaçlar, toprak ve su olan jeolojik ortam ile çevre sağlığı arasındaki ilişkiyi inceleyen multidisipliner bir bilim dalıdır. Minerallerin insan sağlığına etkileri jeoloji ve tıp bilimlerinin tarihi geçmişinden beri bilinmektedir. Sağlık sorunları ve Jeoloji arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır. Jeolojik süreçler, malzeme ve ortamların insan sağlığı üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini ve bu etkinin coğrafik dağılımını inceleyen Tıbbi Jeoloji (medical geology), özellikle iş sağlığı ve jeoloji arasındaki bu bağın, yaşam alanımızda güvenliğimizi ve sağlığımızı tehdit edebilecek önemli bir faktör olduğunu göstermektedir.

Tıbbi Mineraloji ise doğal minerallerin insan sağlığı üzerindeki etkileri ve ilişkileri inceleyen, tıbbi jeoloji biliminin kapsam alanı içinde bir anabilim dalıdır. Tıbbi jeolojik çalışmalar sonucu elde edilen bulgular mineraloji ve meslek hastalıkları arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Minerallerin oluşturduğu madenler ve taşlar fiziksel ve kimyasal özellikleri itibariyle eczacılıkta ve tedavide kullanıldıkları gibi, çeşitli meslek hastalıklarının da sebebi oldukları bilinen bir gerçektir. Solunum, sindirim ve cilt teması yoluyla insan sağlığını olumsuz etkileyen bu mineraller ise (asbest, silis, zeolit vd.) Tıbbi Mineraloji’nin ana bileşenlerini oluşturur. Tıbbi Mineraloji, özellikle maden sektöründe çalışanların meslek hastalıkları ile mücadele programlarının önemli bir elemanı haline gelmiştir. Ülkemizin jeolojik ve mineralojik şartları göz önüne alındığında, ulusal düzeyde uygulanacak meslek hastalıklarıyla mücadele programlarında tıbbi mineraloji araştırmalarının dikkate alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, günümüzde birçok araştırmaya konu olmuş bu minerallerin, çalışanlar üzerindeki olumsuz etkilerini, maruziyet eşik değerlerinin altında tutmak için Tıbbi Mineraloji içeriklerinin de kontrol edilmesi büyük önem arzetmektedir.




Maden ve taş işlerine yönelik işyeri risk değerlendirmelerinde, kontrol tedbirlerinin uygulanmasında ve söz konusu işyerlerinde çalışanların meslek hastalıklarına maruziyetlerinin en aza indirilmesinde kullanılacak en önemli verilerden biri de, hiç şüphesiz, faaliyet alanındaki litolojik (jeolojik) birimlerin Mineralojik ve Petrografik özellikleri ile Kimyasal bileşimleridir. Bu veriler, aynı zamanda minerallerin fizikokimyasal özelliklerini belirleyen ana bileşenlerdir. Bunlar; Kimyasal bileşim, Tane boyu, Sertlik derecesi, Yapı ve doku özellikleri, Kristal sistemi, Tenör dağılımı,. vd.

İnsan Sağlığına Etki Eden Başlıca Mineraller ve Kayaçlar ile Sebep Oldukları Hastalıklar 

MİNERALLER VE KAYAÇLAR:                              NEDEN OLDUĞU HASTALIKLAR:

Asbest Grubu (krizotil, krosidolit, tremolit,                   Mezotelyoma, Asbestoz, Pleura, vd., (mide, 
amozit, antofillit, aktinolit)                                             böbrek, pankreas, üst sindirim yolu ve                                                                                                                                                                          solunum yolu kanserleri)

Kuvars ve silikat Grubu (kuvars, ametist, tridimit,        Silikosis, Pulmonar fibrozis,
kristobalit, kalsedon, sileks, olivin, alümino 
silikatlar, gröna, epidot, pomza, sepiolit vd.)

Kalsit, Aragonit, Vaterit                                                   Safra kesesi taşları,
Zeolit Grubu (eriyonit, analsim, lösit, natrolit,                Mezotelyoma, Pleura ve periton kanserleri,
şabazit, höylandit, stilbit) 
Radyoaktif Grubu (uraninit, tyuyamunit, Thorininit,      Kemik, kemik iliği, deri ve akciğer kanserleri,
autinit) 
Kömür Grubu (taşkömürü, linyit, antrasit)                      Antrakosis,
Nikel                                                                               Akciğer ve nazal sinüs kanserleri 
Talk, Mika, Kaolin                                                          Pulmoner fibrozis
Whewellite, Weddellite, Brushit, Apatit                         Üriner taşlar (Böbrek taşları)
Arsenik, Kromit, Hematit                                               Cilt ve akciğer kanserleri 

Asbest Grubu Mineraller 

Asbest, ısıya, aşınmaya ve kimyasal maddelere çok dayanıklı lifli yapıda bir silikat mineralidir.Asbest mineralleri iki gruba ayrılır; bunlar:   

1-Serpantin grubu : En etkin olanı Mg'ca zengin silikat minerallerinden olivinin ve ortopiroksenin serpantinleşmesi ile oluşan Krizotil Mg3(Si2O5)(OH)4 (beyaz asbest) mineralidir. Lizardit (Mg6(OH)8.Si4.O10) ve Antigorit diğer serpantin grubu asbest mineralleridir. 



2-Amfibol grubu: Bunlar da dörde ayrılır:  

Krosidolit: Na2Fe2+3Fe3+2Si8O22(OH)2 (Riebekit) (mavi asbest) 
Amozit: Fe7Si8O22(OH)2 (Gümingit) (kahverengi asbest) 
Tremolit: Ca2Mg5Si8O22(OH)2 (beyaz amfibol) 
Aktinolit: Ca2 (Mg, Fe) 5Si8O22 (OH) 2 (yeşil amfibol)


Serpantin grubu asbestin SiO2 içeriği %42 ‘den düşüktür; bu nedenle yumuşak, esnek, ipeksi parlaklığa sahiptir. Amfibol grubu asbestlerin SiO2 içerikleri ise %51 ‘den yüksektir, bu nedenle krizotil asbeste göre aha sert, asitlere karşı daha dayanıklı ve vücut tarafından sindirilmeleri çok daha zordur. Tüm bu özellikleri amfibol grubu asbestlerin yukarıda tanımlanan kanser vakalarına neden olma ihtimalini arttırmaktadır. 

Kuvars ve Silikat Grubu Mineraller:  

Doğal ortamda en bol ve en yaygın bulunan minerallerin başında kuvars gelmektedir. Ülkemizin jeoloji haritasına bakıldığında kuvars açısından zengin granitik, volkanik ve sedimanter kayaçların çok geniş alanlar kapladığı hemen görülecektir. Buna bağlı olarak çalışma ortamında ve doğal ortamlarda oluşabilecek tozların içinde en fazla bulunan mineralde kuvars veya serbes silistir. Bu nedenle toz kaynaklı en yaygın hastalık da Silikosis’tir. On yıl ve üzeri bir süre bu tip tozların Düşük konsantrasyonlarına maruz kalan insanlarda “Kronik Silikosis” vakaları tanımlanmıştır. Birkaç hafta ile 5 yıl arasında yüksek konsantrasyonda toza maruz kalmış insanlarda ise “Akut Silikosis” vakaları tanımlanmıştır. 





Silika nanopartikülleri



Sepiyolit: Mg4Si6O15(OH)2.6H2O


Zeolit Grubu Mineraller  

Zeolitler alkali (Na, K) ve toprak alakli (Ca) metallerin sulu alümina silikatlarıdır. Zeloit grubunda farklı kristal sistemde oluşmuş, düşük ve yüksek ısıya dayanımlı 30 farklı minerali vardır; Ülkemizdeki zeolit yatakları Üst Miyosen döneminde Batı ve İç Anadolu’daki gölsel ortamda Hasandağı, Erciyes dağı ve Melendiz dağındaki volkanik etkinliklere bağlı olarak meydana gelmiştir. 



Eriyonit ((Na2,K2,Ca)2Al4Si14O36·15H2O), hegzagonal sistem


Birkaç mikron boyutunda, lifsi ve iğnemsi yapıdaki Eriyonit Zeolit grubu minerallerden biridir. Yüksek ısıya dayanımlı bu minerali kayaç içinde yada yüzeyinde çıplak gözle tanımlamak çok zordur, tanımlamalar ancak mikroskop altında yapılabilmektedir.

Eriyonit'in epidemiyolojik, in vivo ve in vitro olarak karsinojenik ve fibrojenik olduğu tıbbi araştırmalarla tespit edilmiştir. Eriyonit’in şimdiye kadar bilinen en potansiyeli yüksek kanser yapıcı mineral olduğu Dünya Sağlık Örgütüne bağlı, Uluslararası Kanser Arş. Kurumu tarafından kabul edilmiştir. Ülkemizde Kapadokya bölgesinde 3 köyde (Tuzköy, Karain ve Sarıhıdır) gelişen mezotelyoma vakalarının yaşam çevrelerindeki eriyonit’ten kaynaklandığı belirlenmiştir.


Klinoptilolit (zeolit): (Na,K,Ca)2-3Al3(Al,Si)2Si13O36.12(H2O)


Höylandit (zeolit): Al2Si2O5(OH)4 


Vücutta Taş Yapan Mineraller  



Maden sektöründe faaliyet gösteren işyerlerinde sağlık-güvenlik dokümanları ve planları arasında yer alması gereken Mineralojik-petrografik ve kimyasal analiz raporları sayesinde özellikle meslek disiplini itibariyle uzman olan İSG profesyonelleri, saha ve ortam gözetimlerinden elde edeceği bilgilerle birlikte risk değerlendirme çalışmalarını daha sağlıklı yapacak, kontrol tedbirlerinin alınmasında ve uygulanmasında önemli olacak kriterlere sahip olacaklardır. Ayrıca çalışanlara bu konuda verecekleri eğitimlerle de önemli bir boşluğun doldurulmasına katkı sağlayacaklardır. 




Pomza taşı 


Özetle, Madencilik, taş ocağı, tünel açma ve inşaat gibi değişik sektörlerde faaliyet gösteren iş yerlerinde yürütülen çeşitli işlemler sonucu oluşan ve havada askıda bulunan mineral tozlarının kökenlerine yönelik Tıbbi Mineraloji araştırmaları İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatının ayrılmaz bir parçasıdır. Ülkemizde konuyla ilgili düzenlemelerin bu temelde gözden geçirilmesi önem arz etmektedir.

Sonuç olarak “Tıbbi Mineraloji” teriminin sektör terminolojisine girmesi ve içeriklerinin dikkate alınması ile önemli bir açılım sağlanacağı ümit edilmektedir. Bu nedenle Üniversiteler ve kurumlardaki tıbbi mineraloji eksenli araştırmalar teşvik edilmeli, Sağlık ve Fen Bilimleri eğitim programlarında ve İSG eğitimi veren kurumlarda “Tıbbi Mineraloji” derslerine yer verilmelidir.